Öncelikle merhaba. Ben Hilal. İrem'in en yakın arkadaşı :) Giriş konuşmalarından pek hoşlanmasam da açıklamak istedim. İrem'in isteği üzerine eğlenceli olacağı için biz doyumsuz okurlar olarak blogu beraber yazmaya karar verdik. İnşAllah güzel vakit geçiririz ve attığımız yorumlar size yardımcı olur. İyi okumalar...
Buzkentin En Soğuk Kızı
Holly Black
Artemis Yayınevi
Sayfa Sayısı:448
Fantastik,Romantik,Kurgu
KONU:
Buzkent tüyler ürperticiydi. Tana bunu herkesten iyi biliyordu. Görkemli bir kafes,
tehlikeli bir hapishaneydi. Lanetliler ve onlarla eğlenmek isteyenler için kusursuz bir mezarlıktı.
Tana'nın dünyasında Buzkent denen, duvarlarla çevrili şehirler vardı. Karantinaya alınmış canavarlarla insanların yaşadığı Buzkentler, av ve avcının bir arada olduğu kanlı bir hapishaneydi. Ve Buzkent'in kapısından bir kez içeri girince, bir daha çıkamazdınız...
Tana son derece sıradan bir partinin sabahında uyandığında, kendini cesetlerin arasında bulacaktı. Korkunç katliamdan onun dışında iki kişi daha sağ kurtulmuştu. Tana'nın sevimli eski erkek arkadaşı ve korkunç bir sır saklayan, gizemli bir genç adam. Tana; üçünün de hayatını kurtarmak için bildiği tek yolu izleyecek, doğruca Buzkent'in dehşet verici kalbine gidecekti.
BENİM YORUMUM:
Öncelikle şunu söylemek isterim ki kitap berbat başladı. Ben başlarda o kadar sıkıldım ki hatta İrem'e dedim yok ben okuyamıyorum çok sıkıldım. Ama Holly Black başlangıcın sıkıcılığını o kadar iyi kapatmış ki başlardaki söylediğim bütün kötü yorumlarımı teker teker yedirtti bana :) Başlarda sıkılmamın nedenini ise kitabı bitirdiğimde anladım. Daha olaylar tam başlamamışken daha doğrusu her şeyi tam oturtmamışken bölüm bitince geçmişten kesit almasıydı. Kesik kesik olunca da sıkıldım.
Yazarın kalemine bayıldım. Yazış stiline,karakterlere. Bölüm başlarındaki sözler çok güzeldi. Ayrıca Gece ve Kış'ın blogundan yazılar da konulmuştu -yanlış hatırlamıyorsam bir veya iki kere-. Bunlar da kitabın havasına ayrı bir büyü katmıştı. Baş karakter olan Tana'nın bazı kararlarına sinirlensem de genel olarak sevdiğim bir karakterdi. Gavriel mı? Ah kitapta okurken beni öldüren bir karakterdi. Saçları gece gibi siyah,gözleri yakut gibi parlaktı ve bir o kadar kırmızı. Gavriel bununla kalmadı tek bir sırıtışıyla bile Tana'nın gönlünü almayı başardı kitapta.
Bunlar baş karakterdi. Baş karakterleri sevsem de yan karakterlerden bazıları dışında pek haz etmedim. Hele Aiden. Kitap boyunca sürekli beni çıldırttı. Kitabın sonunda yaptığı bir şey beni mutlu etse de yine de ısınamadım Aiden'a. Kısaca Aidendan nefret ediyorum!! Gece ve Kış,ikisi bir blog yazıyorlar ve blog vampirlerle ilgili. Sonunda kendi yaşadıkları hayattan sıkıldıkları için de Buzkent'e ulaşıp vampir olmak ve ebedi kalmak tek istekleri. Gece beni çıldırtan çok aptal bir karakterdi. Çok bencildi. Kış ise Gece'nin ikizi. Geceye rağmen sevdim Kış'ı.
(Of şu kolye <3)
Biraz da spoi vermeden olaylardan bahsedeceğim. Tana gözlerini açtığında dünden kalma parti kafasından hallice kendini banyoda buluyor. Acıktığını hissedip mutfağa gidiyor ve bir kapı aralığından yerde bir el görüyor. İçeri girdiğinde ise tüm arkadaşlarını ölmüş olarak görüyor. Yukarıdan gelen seslerle yukarı çıktığında bir odada yatağa bağlı Aiden ve gönlümün efendisi Gavriel'ı görüyor. Bundan sonrası hızla gelişiyor ama benim için olaylar Gece ve Kış'ı arabaya aldıktan sonra başlıyor.
Buradan sonra öyle bir şekilde gelişiyor ki olaylar. Öyle noktalara geldi ki okurken kitabı üç kere kapattım,derin derin soluklandım ve o heyecanla açıp yeniden devam ettim. Gavriel beni şok eden baş etken ama öyle şeyler oldu aklım hayalim durdu varya ufff :D Lucien ve oyunları. Tana ve zekiliği,güçlülüğü. Gavriel ise her şeyiyle MÜKEMMELDİ. Ama bazı karakterler ve aldıkları aptalca kararlar yüzünden ve kitapta tam olaylar mükemmel giderken yazarın sevdiğim bir karaktere yazık etmesi yüzünden bir puan kırdım. Kitabı mutlaka okumalı ve kitabın büyüsünü,gizemli havasını tatmalısınız :)
Benim kitaba verdiğim puan 4/5 oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder